15 Mayıs 2010 Cumartesi

gerry

gerry -ne beckettvari filmiş meğer--
gus van sant'ın daha yakın tarihli (2007) paranoid park'ını o kadar tutmamıştım. gerry (2002) daha iyi, daha Mercier ile Camier imiş.
başroldeki diycem ama zaten toplam 2 oyuncu var:
casey affleck -ah bu adi adam nasıl da ağzında geveleyerek sinsi sinsi konuşuyor... jesse james'in arkadan vurma rolünde ne kadar da isabetti...
diksiyonu bile mertliğin reddi gibi...
matt damon da diğeri -ki o bir süredir benim için jason bourne.
jason bourne'u bir kendi kendiyle çarpışma filmi gibi okuyarak aksiyonları da prezantabl hale getirebiliyordum--


1902 doğumlular

1902 doğumlular bayaa esaslı kitap çıktı iyi mi! nasıl da karanlıkta beklemiş kitaplığımda yıllarca.
Ernst Glaeser'in romanından bahsediyorum. 1902 doğumlular. Toplum yayınevi bundan tam 40 yıl önce basmış. daha benim doğmama iki yıl var. çeviren Öner Ünalan'ı da şöyle bir araştırdım, o da toplumcu davaya gönül vermiş biri gibi göründü. zaten kitabı da politik romanları hafiften arka arkaya elden geçirme düşüncesiyle elime almıştım. ama iyi çıkmamasına da razıydım, ne yapmış, nasıl yapmış ona bakacaktım. meğer hemingway'in silahlara veda'ya referans aldığı 2 kitaptan biri diye de anılan bu kitap hemingwayin ifadesiyle gerçekten de "damned good book" imiş.
1928de yayınlanmış. türkçesi 1970. sonra can da bir 2. baskı yapmış 1981de. sonrası yok. son baskısı da yaklaşık 30 yıl önce yani. halbuki, savaşa meraklı toplumumuza karşı, bu tür savaş karşıtı klasikleri diri tutmalıydık, tutmalıymışız. savaş karşıtı roman denince zaten ilk akla gelmesi gerekenlerden biriymiş de artık benim de ilk aklıma gelenlerden biri olacak.
12 yaşında bir çocuğun dilinden kitap. 16ya kadar geliyor.
1902liler, yani savaşa alınmamış son sınır doğumlular. 1901li olsan askersin. birinci dünya savaşı.
cinsellikle kurulan tuhaf ilişki -sınıf savaşımının sol milliyetçiliğe evrilişi (savaş ilan edildiğinde şehrin işçi önderinin attığı milliyetçi nutuklar bugünkü türk milliyetçi komünistlerine uzaydan gelmiş tuhaf yaratıklar olarak bakan sol liberal dile bir cevap diye de okunabilir sol milliyetçilerin bir teşhiri, alın siz işte bunu yapıyorsunuz diye de okunabilir. her ikisi de doğru: yani hep yapılan sol milliyetçiliğin ne feci birşey olduğu doğru, hem de bunun bizimkilere özgü olmadığı, modernite ile birlikte geldiği, marksizmin tarihine içkin olduğu da doğru)
savaşın çıktığı anki şenliği anlatan sahne gerçekten de unutulmaz bir savaş karşıtı sahne. savaş ilan ediliyor, tam bir şenlik havası, şarkılar, türkler, nutuklar, düşmanlıklar sona ermiş, büyük sevinç, kolektivite duygusu, birliktelik, güvenin geri tesis edilmesi, bir çocuğu bütün ümitsizliklerinden çekip çıkaran bir savaş müjdesi anı -ve ilk kusma...
sağolsunlar, toplum yayınevi de öner ünalan da...

glaeser'in diğer kitaplarından yalnızca biri can'dan çıkmış bir ara. ama şöyle bir araştırınca bu durumun çok da problem sayılmaması gerektiğini anlıyorum. Glaeser'in savaş sonrası eserleri zaten hiçbir yerde öne çıkmamış kitaplar. (ama insan gene de merak ediyor.)

bana yer yer Robert Walser'i de hatırlattı nedense. çocuk dili/perspektifi yüzünden belki.
Jacob von Gunten!
ne kitaptı ama--
Doğan basmış, tükenmiş, kayboldu...
bendeki kopya da başkasında şimdi...

doğan'ın böyle tek kitaplık yakalamaları var, devamı nedense gelmemiş: vila-matas gibi...

ayça seren ural

yıllardır benimleydi Pogo, Ayça Seren Ural'ın kitabı, yeni okudum. hep böyle geriden geliyorum zaten bilen bilir. 7 yıldır benimleymiş kitap. bir gün punk-edebiyat veya yeraltı-edebiyatı gibi bir konuda yazacak olursam düşünecek olursam okurum diyordum galiba bir ara gözüme iliştikçe. neyse, velhasıl, sonunda içine düştüm.
gerçekten bir punk kadını maceraları-anıları, altkültür yaşamından, ergen psikolojisinden örneklerle dolu. böyle bir beklentiyi karşılıyor görünümde. onun dışında başka şeyler de var ama. ağlak değil bir kere, fazladan edebi değil, sevdim kısacası. Genç Thelma and Louise -veya ilerledikçe bir Baise Moi estetiği. 2 genç kızın, biri zengin çocuğu diğeri daha alt sınıftan (orta veya ortanın altı), biraraya gelip bir yakınlık grubu, bir takım oluşturup aşklarıyla macera arayışlarıyla sınırları tanımazlık üzerinden kendilerini kuruşlarıyla eski deyimle bir 'serüven' yaratmaya odaklanmaları. Thelma ve Louise 1991 yapımıymış. Baise Moi 2000. aslında Baise Moi daha ağır basıyor -nihilizme de yakınlığıyla. cinsellikten de sert geçişiyle. galiba 2000 yılının başka bir olayıyla birlikte okumak gerek: Ingrid Noll'un Sevdiklerimin Kelleri adlı romanına... Sevdiklerimin Kelleri gerçekten çok etkili bir kitap, Türkçedeki basımı 2000 (İletişim, çev. Erol Özbek). Can yayınlarından da 3 kitabı çıkmış, onları okumadım, arayıp bulmaya değebilir. Sevdiklerimin Kelleri'nde iki genç kızın Amok koşuları cinayetlerle inanılmaz yürüyor. (Galiba 2003 tarihli Perihan Mağden'in İki Genç Kızın Romanı da bu paranteze alınmalı).
neyse, ben Ayça Seren Ural'ı sevdim, hemen idefixten baktım, o yıllarda ardarda 2 kitabı daha çıkmış, en son 2005te. O kitaplara da ulaşmaya çalışmak gerek. Kitabın sonundaki Stüdyo İmge kitapları listesine bakınca şaka maka Stüdyo İmge'nin zamanında bir yeraltı edebiyatı hattını iyi yakaladığını görüyor insan. Biz de 2002'de Stüdyo İmge'de bu hattın siyaset ayağına bağlanan kitaplar yayımlamıştık. Başka Bir Dünya Mümkün ve Bağbozumları. Hatta TAZ.
bugün ne yaptığını de merak ettim. internetten bakınca 2005den bugüne bir sessizlik var gibi.
aslında kitap salt pogoyu anlatmıyor, pogodan amoka giden bir yolu anlatıyor. ya da belki de pogo hep buydu...