bugünkü yazımda (http://sureyyyabirgun.blogspot.com/2010/09/boykot-ama-cok-gec.html) bir noktayı atlamışım.
boykotun kendisi, yani oy atmamak, sandığa gitmemek, şehirde, şehirlerde pek bir ey ifade etmiyor olabilir, siyasi bir karşılığı olmayabilir, ama boykot propagandasının karşılığı var. son ana kadar boykotun propagandasını yapmak siyasi bir etki yapmak anlamına geliyor.
Sungur Savran'ın Radikal II'deki yazısını okudum biraz önce (link veremiyorum bugünkü gazete olduğundan daha koymamışlardır internete). Genel Prova başlıklı yazı. Sungur Savran'ın Radikal II yazılarını iki açıdan keyifle okuyorum bir süredir, birincisi yazıların kendileri keyifli, ikincisi de Radikal II'de çıkmaları keyifli. aynı yazılar sosyalist bir mecrada çıksa kaybolup gidecekken bu şekilde yayınlanınca okunuyor veya okunuyordur diye tahmin ediyorum diyelim.
önerdiği üçüncü cephe için mücadele benim önerdiklerim de hayli yakın.
bir ekleme yapıyorum ben, solun özneliği ve sol bireylerin dönüştürücü öznelik duygusunu ve erkini geri kazanmalarını çok önemsiyorum. solcu erkini devretmeyen olmalı.
Tekel direnişinin önemini Savran sadece sınıf savaşı temalarının geri gelmesi olarak koyuyor. ben başka birşey daha görüyorum. sınıf savaşı temalarının geri 'getirilmesi'!!
ne demek bu, yani solcular geri getirdi kendi kendine gelmedi. aynı 1 Mayıs'ı solcuların Taksim'e geri aldığı gibi. burada erki devralan ben değiştiririm değiştirebilirim, kazanmak arzu edilirdir ve mümkündür diyen bir özne var.
üçüncü cephenin bireylerinin yaratılmasına dikkat kesiliyorum yani bir yandan da.
boykotu haykıran bir birey böyle bireydir.
bence Tuğrul Eryılmaz bu referandummania sürecinde çok başarılı bir gazetecilik yapıyor Radikal II'de. tabii hakkını yemeyeyim belki onun dışında başka emek verenler karar sürecine katkıda bulunanlar da vardır. benim bildiğim Eryılmaz. ve çok iyi buldum Radikal II'yi bütün süreç boyunca. bugünkü ilave de yine başarılıydı. ne olacak acaba Referans radikal'i yutacak diyorlar, çok da bilmiyorum nasıl olacağını. ama sanırım radikal II'nin eksikliği hissedilir. tabii Eryılmaz kalır mı gider mi devam mı eder nasıl olur. hiç kestirebileceğim şeyler değil.
geçen sene miydi evvelki sene mi radikal tabloid tipte olacak muhabbeti vardı. sonra o bitti bu kez de Referans'a düşecek başladı. ve sanırım bu nihai...
son haftalarda Radikal'de dizgi hataları da çok arttı farkında mısınız? tam bir gemi sallantıda modu herhalde...
bu arada, bir gazete olarak Birgün'ü de eskisinden iyi görüyorum. referandumdaki ağır hayırcılık benim desteklediğim birşey olmamakla birlikte net bir siyasi dinamizm kattığı kesin gazeteye. artı yazı kaliteleri eskisinden iyi gibi geliyor. bir gelişme var bence gazetenin toplam ürettiği değerde. eskiden sadece dayanışma duygusuyla alıp okumadan okuyamadan bıraktığım çok olurdu. şimdi her gün hem alıyor hem de okuyacak bir sürü şey buluyorum.
geçen perşembe verdikleri manav falan posteri gibi sululuklar biraz tadımı kaçırmıştı ki L. Doğan Tılıç'ın içerden eleştirisini okuyunca rahatladım. demek ki bazen böyle olabiliyormuş, mücadele kazası gibi bir durum herhalde...
unutmadan, Tuğrul Eryılmaz'ın geçen haftalarda çıkan İletişim-Birikim retrospektif söyleşisi de çok iyiydi...