8 Aralık 2009 Salı

Kapanım

en son Birgün'deki yazımda "AKP-Kürt Açılımı/CHP-Dersim Kapanımı demiştim ama şimdi yeni bir kapanım daha oluşuyor gibi.
bilmiyorum buna ne demeli: "Açılım-Kapanımı!"?
yoksa birden net ayrışan taraflardan birine topu atarak "DTP-Kürt-Kapanımı!" mı demeli?

Türk solu dönüşümün özneliği savaşı veriyorsa DTP de Kürt sorununun özneliği mücadelesi verecek elbet, ben yadırgamıyorum aslında.

Kamil Şenol Birgün'deki yazıma (http://sureyyyabirgun.blogspot.com/2009/11/sola-emanet-mutluluk.html) cevap verirken şunu vurgulamıştı: "evet, hükümetin Kürt açılımı tabandan değil ama açılımın Kürt yarısı, yani DTP, tabandan bir inisiyatifle burada."
bu noktaya itiraz etmedim ama biraz spekülatif de duruyor. Mete Çubukçu'nun Radikal 2deki son Mahmur kampı yazısını (http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=967947&Date=08.12.2009&CategoryID=42) falan düşünürsek ya da genel olarak sürecin akışına bakarsak görünüş o kadar da tabandan durmuyor. bu söylediğime itiraz şu olabilirdi: Kürt siyasetinde taban-tavan ilişkisi devletli bir toplumdan farklı, daha karmaşık dinamiklerle hareket etmekte, şekillenmektedir...

fakat Kamil sonra başka ve daha önemli şeyler de söylüyor:
"Yazının bir yerinde haklı olarak Türk Solu yerine, Türkiye Solu tabirini kullanıyorsun. Aslında burdan devam etmek lazım. Eğer Türk Solu yerine Türkiye Solu doğru ise bunun merkezine DTP'yi koymak lazım.DTP etnik mücadeleyi programın merkezine koymuş gibi görünse de hem kadroları itibarıyla , hem de tarihin belli bir döneminde "ulusal kurtuluş mücadelelerine" burjuvazinin değil proleteryanın önderlik edececeği tespitinden hareketle
rahatlıkla sol olduğunu söyleyebiliriz.DTP'yi de içine alan, daha doğrusu merkezine koyan bir Türkiye Solu tanımı, etkisizlik sorununu da aşmış olur. Bu bir kelime oyunu ya da hokus pokus değil! Böyle bir tanım ve buradan geliştirilebilecek mücadele hattı değişimin öznesi de olabilir.2007 seçimlerinde bu işbirliği İstanbulda Ufuk Uras ve Sebahat Tunceri milletvekili seçtirmişti.Eğer Baskın Oran "ezber bozma" adı altında tam da devtletin ezberine takılıp PKK'ye terörist demeseydi, 2. bölgeden DTP aday göstermeyecek, o da seçilebilecekti. Bu işbirliğinin önemli bir göstergesi de KESK'dir. (Bugün tüm memurlar grevde.Kızımın öğretmeni de grevde imiş.O yüzden okula gitmedi. Hem annesi hem ben ayrı ayrı kızımıza öğretmenini tebrik ettiğimizi söyledik!) KESK'de görebildiğim kadarıyla özellikle feminist kürt yöneticilerin etki alanı o kadar genişlemiş olmalı ki, devlet onlara operasyon düzenledi.Demem o ki , Türkiye Solunu Kürt hareketiyle birlikte tanımlamamız gerekiyor, ancak buradan yol alırsa değişimim öznesi olabilir."

Kamil'in burada söylediklerini tartışmak gerek...

ilk başta ikna edici...

ama iki açıdan soru işaretleri büyümekte:
birincisi Türkiye solu bunu daha önce denedi. olmuyor. ve soldaki herkeste "bu denendi, olmuyor," duygusu hakim.
ikincisi DTP'nin kendisi başka ve daha büyük dertlerle uğraşmakta değil mi bugün? yani Türkiye solunu gönendirme, Türkiye'nin sol partisi olma ve Türkiye soluyla birlikte büyümekten daha büyük bir sorunu yok mu: var kalıp kalmama sorunu!
en azından öyle koymuyorlar mı?
bizi tasfiye etmek istiyorlar ne demek?
yok etmek istiyorlar--
kapatmadan tut fiilen bitirmeye kadar...
bütün enerji buraya yönelmez mi? yönelmesi mantıklı da...

belki Türkiye solu Kürt hareketine yönelik Kamil'in beklentilerini bir doğallık haline getirerek karşılamalı -bir tasarı olarak değil de...

*bir de Kamil, Baskın Oran seçimi öyle mi olmuştu gerçekten? madem öyle oldu neden DTP seçim bölgesini ikiye bölüp çalışma yaptı diyorlar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder